Bir yere gitmek istersin ve tüm hazırlıklarını tamamlarsın. Yola çıkarsın ve varana kadar neler yapacağını, orada nasıl zaman geçireceğini düşünür durursun. Vardığındaysa yol boyunca duyduğun o heyecan bir anda yok olmuştur ve her şey çok sıradan görünür bir anda. “Bu muymuş” dersin içinden.

Çok istediğin bölüm için yıllarca çalışıp durursun ve sınav sonucu açıklanacağı gün kalbin yerinden fırlayacak gibi olur. Sonuç istediğin gibidir ve o bölümü kazanmışsındır. Okula başlarsın ve çok sıradan olduğunu görürsün. “Bunun için mi uğraştım” dersin kendine.

Araba almak istersin ve para biriktirmeye başlarsın. Her gün ilanları ve alabileceğin modelleri incelersin. Sonunda arabana kavuşursun ve ilk bir kaç günden sonra hiçbir heyecanın kalmaz.

Birlikte olmak istediğin o kişiyi düşünür durursun, peşinden koşarsın, hayaller kurarsın ve sonunda isteklerin gerçeğe dönüşür. Evet işte istediğin kişi hayatında artık ama hiç de öyle düşündüğün gibi büyülü olmadığının farkına varırsın.

Hep çalışmak istediğin o şirkette işe başlarsın veya o çok istediğin pozisyona artık gelmişsindir. Kendi kendine “bu ne ya” der durursun çabalarına değmediğini görünce.

Büyülü olan aslında hayalini kurduğun o şeye ulaşmak için harcadığın çaba, akıttığın gözyaşı, gittiğin yoldur çoğu zaman. Belki de beklentilerimizi çok yüksek tuttuğumuz için elde ettiğimizde beklediğimiz heyecanı yaşayamıyoruz ve hiç de gözümüzde büyüttüğümüz gibi olmadığını görüyoruz.